Sayfalar

28 Mart 2013 Perşembe

SAF SIVILARIN MOLEKÜL AĞIRLIĞININ BELİRLENMESİ

      Saf sıvıların molekül ağırlığının, parçalanmadan tamamen buharlaştırarak belirlenmesi metodu ideal gaz teorisine uyar.

      İdeal gaz denklem: P.Vm = R.T  ya da 
                                          
                                         P.V = n.R.T  dir.


      n = m/M yukarıdaki denklemde yerine yazılırsa,

                M = (m.R.T)/P.V        olur.

Yalnız bu eşitlik sadece buhar ideal gaz koşullarında geçerlidir. Bu yaklaşım kaynama noktasının 20K üzerindeki sıcaklıklarda geçerli olur. Ancak buhar gerçek gaz davranışı gösterdiği durumda Van der Waals eşitliği kullanılır.

    Van der Waals eşitliği :(P + a/Vm2).(Vm-b) = R.T dir. Bu denklem düzenlenirse,
              
           P.Vm = R.T + ( b - a / R.T).P   olur.

a,b sabitleri, Vm = V/n ve n = m/M olarak yerine koyulursa,  

                M =(m.R.T/P.V) + m.(b-(a/R.T))/V    fomülü ile 

molekül ağırlığı hesaplanır.

GAZ İLE BUHAR ARASINDAKİ FARK

      Gaz : Normal Basınç ve Sıcaklıkta olduğu gibi
kalan, içinde bulunduğu kabın her yanına yayılma ve
bu kabın iç yüzeyinin her noktasına basınç yapma
özelliğinde olan akışkan Maddeye Gaz denir.
      
      Buhar : Buhar, ısı etkisiyle sıvıların ve bazı
katıların dönüştükleri gaz durumu. Buhar, fizik, kimya
ve mühendislikte, buharlaşmış suyu ifade eder.

      Kısaca, sıvısı ile hala dengede olan gaza

 buhar denir.

      Her sıvının(hatta bazı katıların bile) her sıcaklıkta
buhar basınçları vardır. Yani, her sıcaklıkta az ya da
çok buharlaşırlar,yani gaz haline geçerler. Ama bu
durumda hala kaynama noktasının altındadır.
Kaynama noktasının altında gaz haline geçmiş gaz
için buhar ifadesi kullanılır. Eğer kaynama noktasını
geçmişse ve biz bu noktada maddenin gaz halini elde
etmişsek artık buna gaz denir.

23 Mart 2013 Cumartesi

GERÇEK VE İDEAL GAZ KAVRAMLARI

İDEAL GAZ KAVRAMI NEDİR ?

      Moleküllerin hacmi, bulundukları hacme göre ihmal edilebilecek kadar küçük olan, moleküller arası çekme ve itme kuvveti bulunmayan ve moleküller arası çarpışmaların esnek olduğu gaz modeline ideal gaz denir. Düşük basınç ve yüksek sıcaklıkta gazlar ideale yaklaşır. İdeal gazlar için kullanılan hal denkliği    P*Vm = R*T dir. İdeal gazlarda P*V/R*T oranı 1 dir.

GAZLAR HANGİ KOŞULLARDA İDEALLİKTEN SAPARLAR ?

      Düşük basınç ve yüksek sıcaklıkta gazlar ideal gaz modeline uyar demiştik. P*V/R*T oranı ideallikten sapmanın bir ölçüsüdür. Gerçek gazlarda bu oran oldukça düşük basınçlarda 1'e yaklaşır ve basınç arttıkça önemli sapmalar olur. Aynı zamanda sıcaklığın düşürülmesi de ideallikten sapmanın bir unsurudur.
NOT : Hiçbir gaz ideal değildir.

      P*V/R*T oranı Z adı verilen sıkıştırılabilirlik faktörüne eşittir. İdeal gazlarda Z=1 olduğunu biliyoruz, gerçek gazlarda Z değer sıcaklık ve basınca bağlı bir fonksiyon halini alır. Z=Z(T,P)

GERÇEK GAZLARIN DAVRANIŞI

      Gerçek gazların davranışını açıklamak için, gazların moleküller arası çekim kuvvetinin ve moleküllerin hacminin göz önünde bulundurulması gerekir. Gerçek gazlar için yaygın olarak kullanılan Van der Waals eşitliği şöyledir :
                    
       (P + a/V2).(V-b) = R.T     veya     (P + a.n2/V2).(V-n.b) = R.T

      Buradaki (a/V2) terimi moleküller arası çekim kuvvetiyle ilgilidir. Çekim ek bsınç gibi davranır ve normal basınca eklenerek yazılır. Kohezyon Basıncı olarak adlandırılır.
      b düzeltme terimi ise moleküllerin  hacmi ile ilgilidir ve eşhacim olarak adlandırılır.


VAN der WAALS DENKLEMİNİN DÜZENLENMESİ

      a ve b Van der Waals sabitlerinden sıkıştırılabilirlik faktörü Z nin bulunması :

                         Z = (1/1-(b/V)) - (a/RTV)

Boyle Sıcaklığı : Boyle sıcaklığında gazlar sanki idealmiş gibi davranır.
                                           TB = a/Rb

Kritik Haller:
                  
                        
      Gaz sistemlerin ideal olmayan davranışlarına ilişkin çalışmalardaki ilginç bir yer grafikteki noktalı çizgidir. Bu kritik izoterm olarak adlandırılır. Kritik izotermin sıcaklığı kritik sıcaklıktır. Bu sıcaklık sıvı-buhar dengesinin bulunduğu en yüksek sıcaklıktır. O ile gösterilmiş olan nokta ise kritik noktadır. Bu noktadaki basınç, kritik basınç(Pc) ve sıcaklık, kritik sıcaklık(Tcolarak isimlendirilir. Kritik hacim ise Vc = 3/8.(R.Tc/Pc) formülünden bulunabileceği gibi grafiğe bakarak kritik noktadan (x)-eksenine indiğimiz noktadan da bulabiliriz.

VAN der WAALS SABİTLERİYLE KRİTİK DEĞERLER

         Vc = 3.b              Pc = a/27.b2          Tc = 8.a/27.R.b

Çıkarılan Diğer Formüller :

         b = Vc /3             a = 3.Pc.Vc                 R = 8.Pc.Vc /3.Tc 


                          b = R.Tc /8.Pc                               a = 9/8.R.Tc.Vc



KARŞILIKLI HALLER YASASI

                              P = [ ( 8.Pc.Vc.T ) / 3.Tc( V-V/ 3 ) ] – ( 3.Pc.Vc) / V2    

                              P/Pc = [ ( 8.T/Tc ) / 3.(V/Vc) - 1) ] – (3 / (V/Vc)2     
                      indirgenmiş
                          basınç Pr 
  
    π = P/Pc   , µ = T/Tc  ,    Ø = V/Vc         

                                          π = [8µ/(3Ø – 1)] – (3/Ø2)


DİĞER HAL DENKLEMLERİ

Van der Waals Denklemi:
 
                 (P + a/V2).(V-b) = R.T


Dieterici Denklemi:


                               P = (R.T.ℓ-a/VRT) / (V-b)


Berthelot Denklemi:


                               P = (R.T/V-b) - (a/T.V2)

Beattie-Bridgeman Denkelemi:


          (1) Virial form  :          P.V = R.T + β/V + γ/V2 + δ/V3   

          (2) Hacmin Belirtilmesi :   V = R.T/P + β/R.T + γ’.P+ δ’.P2 + … 


 Virial Denklemi :

                 P.V = R.T.(1 + B/V + C/V2 + D/V3 + … )   

             B, C, D 1. 2. 3. dereceden virial katsayıları olarak adlandırılır. Sıcaklığın bir fonksiyonudur.
 





  







22 Mart 2013 Cuma

Kimyasal Bağlar

BAĞLAR

1. Birincil Bağlar                                                            
  • Metalik Bağlar                                                                
  • İyonik Bağlar
  • Kovalent Bağlar

2. İkincil Bağlar
  • Kalıcı Çift Kutup Bağları (Hidrojen Bağları)
  • Değişken Çift Kutup Bağları (Soygazlar)

İyonik Bağ

  • Elektron transferi gerektirir.
  • Büyük elektronegatiflik farkı geektirir.
  • Minimum enerji en kararlı durumdur.
  • Çekme ve itme kuvvetleri arasında dengede kalır.
Fnet =Fçekme + Fitme

İyon çiftleri arasındaki çekme kuvveti = kulon yasası

 Fçekme = - [(Z1e)*(Z2e)]/4πЄ0a2 = - (Z1Z2e2)/4πЄ0a2

    Z1 ve Z2 :  iyon olşumu sırasındaki atomlardan uzaklaşan veya eklenen elektron sayısı
        e      : elektron yükü
        a      : atomlar arası uzaklık
      Є0       : 8,55*10-12 C2/N.m2

 Fitme = - (n*b)/an+1

 Enet  = + (Z1Z2e2)/4πЄ0a + b/an

İyonik Katılar:
  • Sünek değildir. Gevrek ve kırılgandır.
  • Elektriksel olarak nötrdür.
İyonik Katıların Bağ Enerjisi

  Kafes Enerjisi :  1. İyonik katıda elektronların çoklu bağlanmaları kafes enerjisini yükseltir.(MgO)

                              2. Periyodik tabloda bir grupta iyonun boyutu arttıkça kafes enerjisi azalır.(LiC ve CsCl)

                              3. Kafes enerjisi elektronların çoklu bağlanmalarında artmaktadır.(MgO)




NOT : Atomlar arasındaki bağ enerjisi ne kadar yüksekse erime noktaları o kadar yüksektir.Seramiklerin çoğu iyonik bağlıdır.

 ELMAS
  • Atomlar arası kovalent bağlıdır.(sp3, düzgün dört yüzlü)
  • Bağ enerjisi = 711 kJ/mol
  • Tüm dört yüzlüler de kovalent bağlıdır.(Elmasın sert olmasının nedeni)
  • Erime noktası 3550oC
  
METAN
  • Atomlar arası kovalent bağlıdır.(sp3, düzgün dört yüzlü)
  • Bağ enerjisi = 1650 kJ/mol
  • Dört yüzlülerden oluşan moleküller zayıf bağlarla bağlıdır.(Metanın gaz olmasının nedeni)
  • Erime noktası - 183oC
      Görüldüğü gibi Elmas ve Metanın özellikleri aynıdır. Hatta metanın bağ enerjisi daha yüksektir. Fakat Elmas sert bir maddedir ve çok dayanıklıdır. Bunun nedeni elmasın C-C atomlarının hepsi kovalent bağla bağlıdır; metanın ise CH4 molekülleri birbirine zayıf kovalent bağla bağlıdırlar.




Metalik Bağ

  • Değerlik elektronları (+) iyon çekirdeğine zayıfca bağlıdırlar ve metal kristali içersinde kolaylıkla hareket ederler.(serbest e'ler mevcuttur). Bu, metallerin ısıyı ve elektiriği iyi iletmesinin bir nedenidir.
  • Serbest elektronlar metal kafesinde serbestçe hareket edebildiklerinden metal atomları yapıyı bozmadan birbiri üzerinden kayabilmektedir. Bu da, metallerin sünek ve kolayca biçim değiştirebildiğinin bir göstergesidir.





Karışık Bağlanmalar


İyonik - Kovalent Karışık Bağ :



     % iyonik karakter = [ 1 – e -(XA-XB)2/4]*100


XA ve XB : Pauling elektronegativitesi (A ve B atomlarının e.n)

Metalik - Kovalent Bağ : Yaygın olarak rastlanır. Öreneğin, geçiş metalleri, d s p yörüngeleri bu bağa sahiptir. Geçiş metallerinin yüksek erime sıcaklığı bu bağ türünden dolayıdır.

Metalik - İyonik Bağ : Metaller arası bileşikler oluşturan elementlerin (-) ilgililikleri arasında önemli bir fark varsa, bileşikte önemli miktarda e alışverişi vardır. Bu nedenle, bazı metaller arası bileşikler metalik-iyonik bileşiklere iyi bir örnektir. NaZn13   : e aktarımı önemli, Fe15Zn21 ve Al9Co3 : (-) ilgilik farkları az olduğundan e aktarımı önemi azdır.
















NÖROMEDİYATÖRLER


NÖROTRANMİTTER MADDELER

(NÖROMEDİYATÖRLER)

Nörotransmitter, iki sinir hücresi arasındaki bağlantıyı sağlayan kimyasal bir maddedir. Yani, nörotransmitterleri  iki sinir hücresi arasında bilgi alışverişini sağlayan ulaklar olduğu söylenebilir. Bu ulakların işlevleri sayesinde beyinde bulunan milyarlarca sinir hücreleri  saniyenin binde birinden daha kısa bir sürede birbirleriyle etkileşimde bulunabilirler.
Bir ismi hatırlamak, bir cümleyi ezberlemek, bir bedensel hareket yapmak, bir duygu yaşamak ve daha binlerce ruhsal ve bedensel işlev beyin içindeki ve dışındaki bölgelere bu kimyasal maddeler aracılığıyla iletilir ve işlem tamamlanır. Nörotransmittter maddelerinin azalması  veya çoğalması bu işlevlerin aksamasına neden olabilir. Başta serotonin adı verilen madde olmak üzere henüz yapısı tam olarak aydınlatılamamış olan binlerce madde nörotransmitter olarak görev yapmaktadır.
Günümüzde çeşitli ruhsal hastalıkların tedavisinde nörotransmitter dengesini sağlamaya yönelik ilaçlar başarıyla kullanılabilmekte ve her geçen yıl bu ilaçlara yenileri eklenmektedir.


NÖROTRANMİTTER MADDELERİN TÜRLERİ

1.     Amin yapılı nöromediyatörler: Monoaminler
a)     Asetilkolin (Ach)
b)    Dopamin
c)     Nöradrenalin (Norepinefrin)
d)    Adrenalin 
e)    Serotonin
f)      Stres Hormonu (CRF)

2.     Aminoasit yapısındaki nöromdeiyatörler:
a)     GABA (Gama Amino Butirik Asit)
b)    Glutamik Asit

3.     Peptit yapılı nöromediyatörler:
a)     P maddesi (Substance P)
b)    Endojen opioid peptitler

1.  Amin Yapılı Nöromediyatörler (Monoaminler)
a)   Asetilkolin (Ach):
  •          Asetilkolin hafıza ile ilgili diğer beyin kimyasalıdır.
  •          Sinir-kas kavşağında, santral sinir sisteminde bulunan bir nörotransmitter maddedir.
  •          Alzheimer hastalığının tedavisinde, özellikle başlangıç Alzheimer'da, çok yararlı olan bazı ilaçlar, beyinde asetilkolin miktarını arttıran ilaçlardır.
  •          Merkezi sinir sisteminde asetilkolin salgılayan nöronların aşırı aktivitesi sonucu parkinson hastalığı gelişir.
  •          Hücre zarının kalsiyum geçirgenliğini değiştirerek etki eder.
  •     Merkezi sinir sisteminden çıkan bir uyarının, sinir boyunca ilerledikten sonra geldiği sinir-kas kavşağında; sinirden kasa uyarının taşınmasını sağlar.

Sentezi:




b)   Dopamin:
  • ·         Dopamin, vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasaldır.
  • ·         Beyinde, dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmiter olarak görev yapar.
  • ·         Dopamin, ayrıca, hipotalamustan da salgılanır ve kana karışarak nörohormon görevi yapar.
  • ·         Nörohormon olarak görevi, hipofizin ön lobundan parlaktın salgılanmasını baskılamaktır.
  • ·         Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için ilaç olarak  kullanılır.
  • ·         Kan-beyin omurilik sıvısı bariyerini geçemediği için merkezi sinir sitemini doğrudan etkileyemez.
  • ·         Parkinson hastalarında ve Dopa-Duyarlı distoni hastalarında, beyindeki dopamin miktarını artırmak için, dopamin sentezinde öncü molekül görevi üstlenebilen L-DOPA molekülü kullanılır, zira L-DOPA kan-beyin bariyerini aşabililir.
  • ·         Dopaminin öğrenme ile ilgili rolü, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu (DEHB) hastalığı olan çocuk ve erişkinlerde dikkati çekmektedir.
  •       Dikkatini toplayamayan, kafa yoran şeylerden sıkılan, aceleci, sabırsız, çok konuşan, unutkan, dağınık, sık eşya kaybeden, kıpır kıpır yerinde duramayan bu insanlarda beynin ön bölgesinde dopamin az salgılanmaktadır. Dopamin miktarını arttıran ilaçlarda bu kişilerde belirgin düzelmeler görülmektedir.
  • ·         Dopamin eksikliğinde Parkinson, fazlalığında ise Tourettes sendromu gözlenir.

Sentezi:

  • c)   Nöradrenalin (Norepinefrin):

  • ·         Kan damarlarının kasılmasını ve kan basıncının yükselmesini sağlayan hormondur.
  • ·         Noradrenalin; adrenalinin (epinefrin) demetile halinde, böbrek üstü bezinden salgılanan bir hormondur.
  • ·         İlaç olarak da damar daraltıcı olarak kullanılır ve Dopaminden sentezlenir.
  • ·         Noradrenalin, post-ganglionik adrenerjik sinirlerin ileticisidir ve ayrıca muhtemelen beyinde de bulunmaktadır.
  • ·         Periferide, öncelikle sempatik sinir sistemindeki alfa-reseptörlerini uyararak sonucunda kan basıncının yükselmesine ve periferik vasküler direncin artmasına yol açar, serebral kan dolaşımı yavaşlar.
  • ·         Beyinde ise, nöradrenalin, muhtemelen ruhsal durum, öğrenme reaksiyonları ve ödül sinyal sistemlerinin temelindeki mekanizmalardan sorumludur.
  • ·         Adrenerjik sinapsta, yoğun çekirdek vesiküllerinde ATP (adenosin trifosfat) ile bir kompleks halinde depolanır ve eksositozla salgılanır.
  • ·         Reseptördeki etkisinin sona ermesi, presinaptik terminale geri-alımına (re-uptake) bağlıdır.
  • ·         Kokain, amfetamin ve imipramin gibi ilaçlar bu gerialımı bloke ederek reseptörlerdeki etkin serbest amin düzeylerini yükseltirler. Bu maddelerin ruhsal durumu canlandırıcı etkileri bundan ileri gelmektedir.
  • ·         MAOI 'lerde ana enzim olan ve noradrenalini yıkıma uğratan monoamin oksidazı bloke edip beyindeki serbest noradrenalin düzeyini yükselterek ruhsal durumu canlandırırlar. Bu bileşiklerden bazıları ayrıca depolardaki noradrenalini de serbest bırakabilir ya da noradrenalin reseptörlerinde başlı başına etki gösterebilirler.
  • ·         Noradrenalin metabolizmasında rol oynayan ikinci bir enzim de, noradrenalini Orto pozisyonunda metilliyerek normetadrenalin ve vanil mandelik asit (VMA) üretimini gerçekleştiren katekol-0-metil transferazdır.



Sentezi:
d)Adrenalin(Epinefrin):
  • Adrenalin, böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından öz bölgede salgılanan bir hormondur.
  •   Bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır.
  •   Etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle, acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.
  •  Heyecan ve korku durumunda adrenalin salgılanması artar.
  • Kan damarlarını genişletir ve acı hissini azaltır.
  • Göz bebeklerinin büyümesiyle göze alınan ışık artar, daha net ve hızlı görüş sağlanır.
  • Adrenalin hormonunun yarılanma ömrü iki dakikadır.
  • Adrenalinin salgılanması sırasında:

§  İskelet kaslarına ait atardamarlarda genişleme, düz kas ve sindirim sistemine ait atardamarlarda daralma meydana getirir,
§  Koroner arterler genişler,
§  Kan basıncı yükselir,
§  Kalp atış hızı artar,
§  Göz bebekleri (pupilla) büyür,
§  Kan şekeri (glisemi) yükselir.
  •         Adrenalin,

ü  Anaflaktik şok ve şiddetli allerjik reaksiyonlarında,
ü  Akut astım krizinde,
ü  Lokal anesteziklerin etki süresini uzatmak için,
ü  Bazı glokom çeşitlerinde (kronik açılı glokom),
ü  Kalp  aktivitesinin tamamen durması halinde,                                       kullanılır.




Molekül Yapısı:


e)   Serotonin: 5-HT
·         Serotonin, depresyon belirtileriyle ilişkisi olan bir nörotransmitterdir.
·         Serotonin, insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir hormondur.
·         Serotonin uykuyu, seksüel enerjiyi, ruh halini, ani ve aşırı istekleri ve iştahı düzenler.
·         Eksikliğinde depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür.
·         Vücuttaki serotonin miktarını arttırmanın yollarından birisi, şeker ve karbonhidrat açısından zengin yiyecekler yemektir.
·         Yapısal olarak monoamin bir nörotransmitterdir.
·         Triptofan aminoasitinden sentezlenir.
·         Beyinde serotonin kimyasalı salındığında kan damarları kasılarak daralır; serotonin düzeyi düştükçe genişler.
·         Migren atağından önce vücuttaki serotonin düzeyi yüksek olmakta, atak geçtikten sonra da düşmektedir.
·         Açlık, yorgunluk, stres, yemek, ışık ve ilaç gibi faktörlerin tamamı insan vücudundaki serotonin düzeyini etkilemektedir.
·         Stres ve düşük kan şekeri serotonin düzeyini düşürürken; oksijen, kusma, içinde aminler bulunan gıdalar (örneğin: peynir, çikolata, portakal, mandalina, domates ) ve içinde triptofan isminde bir çeşit amino asit bulunan gıdalar, (örneğin süt, hindi eti ) serotonin düzeyini yükseltmektedir.
·         Bunun dışında insan vücudundaki serotonin düzeyini, çeşitli hormonlar da etkilemektedir. Örneğin kadın vücudundaki östrojende artma, serotonin düzeyinde de bir artışa neden olmakta; aynı şekilde, kadınların âdet görmeleri sırasında, östrojen hormonlarında düşüş olması, serotonin düzeyini de düşürmekte ve bu durum, kan damarlarının aşırı genişlemesi sonucu, kadınlarda migren başlamasına neden olabilmektedir.
·         Ayrıca serotonin dopaminerjik nöronlardaki reseptörlerine bağlanarak dopamin salgılanmasını azaltmaktadır.
·         Depresyon ve anksiyete tedavilerinde serotonin geri alım inhibitörü (serotoninin tekrar kullanımı için sinaps aralığından, salgılandığı nörona geri alımını yok eden) ilaçlar kullanılır.
Sentezi:

f)   Stres hormonu (CRF): (corticotropin-releasing factor)
·         Stres hormonu (CRF ) beyinde öğrenme mekanizmasını olağanüstü etkilemektedir.
·         Hipofiz bezinden salgılanır.
·         Öğrenme ile ilgili beyin bölgelerine amigdale, hipokampus ve lokuserules da uyarılma yapar.
·         Az miktarda zihni açar, dikkati arttırır, öğrenmeyi hızlandırır.
·         Aşırı salgılanması bedeni gerçekle ilgili olmayan aşırı tepkili ve alarm durumuna iter. Posttasamatik stres bozukluğu (PTSB ) denilen bir hastalık ortaya çıkar. Bu hastalıkta korku, kaygı, aşırı ihtiyat, irkilme, eskileri yaşama, duygusal uyuşukluk, zevk alamama, başkalarının hissettiği ile ilgilenmeme gibi belirtileri vardır. Bu kişilerin beyinlerinde bağlantılar bozulmuştur.
Sağlıklı bir kişinin arkasına geçip aniden eline çarpsanız ilk seferinde irkilir 3-4üncü seferde irkilmez. Beyninde çok fazla stres hormonu (CRF ) salgılanan kişi irkilmeye devam eder.

2.  Aminoasit yapısındaki nöromdeiyatörler:
a)  GABA (Gama Amino Butirik Asit):
·         Gamma Aminobütirik asit (GABA), engelleyici nörotransmiter olarak sinir sisteminde aktif rol oynayan kimyasal bir maddedir.
·         GABAA ve GABAB olmak üzere reseptörleri vardır.
·         Gamma-aminobutrik asit vücutta doğal olarak üretilebilen bir amino asittir.Merkezi sinir sisteminde stresle ilgili mesajların alıcılara ulaşmasını engelleyerek beyin fonksiyonlarının normal olarak çalışmasına yardımcı olur.
·         GABA anksiyete,stres,cinsel isteksizlik ve hiper tansiyon tedavisinde kullanılabilir.
·         Vücutta diğer bir amino asit olan glutamik asitten üretilir.
·         GABA, vücutta sakinleştirici etki yapar.
·         GABA stresle ilgili mesajların alıcılara ulaşmasını engellediğinden beyindeki motor hücrelerinin aşırı uyarılmasıyla ilişkili sara ve dikkat eksikliği gibi sorunlarda yardımcı olabilir.
·         Etkisi her zaman inhibitördür.
·         Etkisinin blokajı konvülsiyonlara yol açar.
·         Araştırmalar alkol yoksunluğu duygusunu hafiflettiğinden alkolizmin tedavisinde kullanılabileceğini gösteriyor.
·         GABA ’nın cinsellik hormonlarını dengeleyici özelliği vardır.Prostat bezi büyümesi rahatsızlığı olanlar GABA ‘dan faydalanabilirler.
·         Bazı çalışmalar GABA ‘nın kas kütlesinde artış ve yağ miktarında azalma sağlayan büyüme hormonunu artırdığını göstermiştir.
·         Glütamattan, ko-faktörü piridoksin olan bir enzim aracılığıyla, dekarboksilasyon yoluyla oluşur. Bu husus, piridoksin yetersizliğine bağlı epilepsilerle, özellikle çocukluk dönemindeki epilepsilerle ilgili olabilir.
·         GABA ‘nın günlük dozu 3-5 gr arasıdır.Yüksek dozlarda GABA, tam ters etki yapıp anksiyeteye neden olabilir nöbetli hastalıklarda nöbete neden olabilir.
Sentezi:

b)   Glutamik Asit:
·         Glx, Z glutamik asit veya glutamini simgeler.
·         Glutamik asit ya da glutamat, merkezi sinir sisteminde heyecan duygularıyla ilgili sinir hücrelerinin haberleşmesinde görev alan bir nörotransmiterdir.
·         Heyecan duygularıyla ilgili beyin ve omurilikte bulunan ana nörotransmiterdir.
·         Glutamin ya da gamma-aminobutirik asitten (GABA) üretilir.
·         Glutamik asit, proteinleri oluşturan 20 amino asitten biridir.
·         İnsan vücudundaki esansiyel amino asitlerin arasında yer almaz.
·         Glutamik asidin karboksilat anyonu glutamat olarak bilinir. pKa’ sı 4.1’dir ve bu fizyolojik pH’ta baskındır.
·         Glutamik asit şeker ve yağ metabolizmasında önemlidir. Bel kemiği sıvısına potasyum taşınmasına ve kan-beyin bariyerinin geçilmesine yardımcı olur.
·         Kan-beyin bariyerini glutamin kadar kolay geçemez. Glutamik asit kanda yüksek oranda bulunmasına rağmen beyine küçük miktarlarda geçebilir. Beyin glutamik asiti yakıt olarak kullanabilir.
·         Glutamik asit kişilik bozuklukları ve çocuklarda görülen davranış bozukluklarının tedavisinde yardımcı olur.
·         Sara, zihinsel sorunlar, kas gelişim bozuklukları, hipoglisemik koma, diyabette insülin tedavisi komplikasyonlarında kullanılır.
·         Tuzlarından biri monosodyum glutamat olduğundan bu maddeye alerjisi olanlarca kullanılmamalıdır.




3.  Peptit yapılı nöromediyatörler:
a)   P maddesi (Substance P):
·         Merkez sinir sisteminin birçok kısmında bulunan ve 11 aminoasit içeren bu polipeptid omurilikte primer afferent nöronların uçlarında yüksek yoğunlukta bulunur.
·         Ayrıca hipotalamusta yoğundur.
·         Ağrının taşınmasında önemlidir.
·         Ağrılı uyaranın birinci duysal nörondan ikinci duysal nörona iletilmesinde görev yapar.
·         Nosiseptif impulslar için ekstatör nörotransmitterdir.
·         Omurilikte nöromodülatör görevi de yapar; omurilik nöronlarında glutamatın eksitatör etkisini artırır.
·         P maddesi, nöron düzeyinde genellikle eksitatör etki yapar.


Yapısı:

b)   Endojen opioid peptitler:
·         Opioid benzeri farmakolojik etkileri olan opioid peptidler, farklı prekürsör polipeptidlerden türerler ve kendilerine özgü anatomik dağılım gösterirler.
·         Her bir prekürsör polipeptid karmaşık bir ayrışma ve değişime maruz kalarak çeşitli aktif peptidleri oluşturur.
·         Opioid peptidler endokrin ve ekzokrin salgı bezleri, immün sistem ve kalp hücreleri gibi nöron dışı hücreler tarafından da sentez edilir. Bu peptidler, vücutta, çok sayıdaki fizyolojik sistemlerde düzenleyici rol oynamaktadırlar.
·         SSS’deki üç opioid peptid grubu (sistemi) şunlardır:
§  POMK sistemi: Bu grupta β-endorfin adlı opioid peptid bulunur. Β-endorfin mü reseptörlere yüksek afinite gösterir.
§  Pro-enkefalin A sistemi: Bu grupta bulunan başlıca endojen opioid peptidler met-enkefalin ve lö-enkefalin’dir.
§  Pro-enkefalin B (prodinorfin) sistemi: Bu prekürsörden oluşan başlıca opioid peptidler; dinorfin A(1-17), dinorfin A(1-8), dinorfin A(1-19), dinorfin B(1-13),rimorfin, α-neo-endorfin ve β-neo-endorfin’dir. Opiyat reseptörlerinin kappa türüne yüksek afinite gösterirler.
·         Mü (µ), Delta (∆,δ) ve Kapa (қ) reseptörleri vardır.
·         Stres analjezisi ve spinal analjezi sağlarlar.